Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi
Mail: bilgi@ibrahimcanter.com
Logo

Adres

Bağdat Cd. No:144 D:5 Çınar Apt. 34724 Feneryolu, Kadıköy, İstanbul

Telefon Numaralarımız

+90 532 342 00 31

+90 216 599 09 88

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

Rejeneratif Tıp ve Kök Hücre Uygulamaları

 

İnsan vücudunda doku yenilenmesi için gerekli olan rezerv hücrelerin (kök hücrelerin) varlığı ilk olarak kemik iliğinde kan hücreleri için keşfedilmiştir. İlerleyen zaman içerisinde gelişen teknolojik olanaklar sayesinde kök hücrelerin sadece kan hücreleri için olmadığı, vücuttaki tüm hücrelerin kendilerini yenilemeleri için rezerv hücrelerin olduğu keşfedilmiştir.

 

Hasarlanan dokuların yenilenebilmesi yaşlanan dokuların da yenilenebileceği fikrini gündeme getirince kök hücreler bir anda medyanın ilgi odağı olmuştur. 

Özellikle kök hücrelerin kemik iliği yerine yağ dokusundan elde edilmeye başlamasından sonra işlemlerin popülaritesi artmıştır. Kök hücreler şeker hastalığına bağlı ayaklarda oluşan yaraların tedavisinden, yanık tedavisine, damar hastalıklarına bağlı gelişen yaralardan ışın tedavisi (radyoterapi) sonrası gelişen cilt yanıklarına kadar Plastik cerrahinin ilgilendiği pek çok alanda kullanılabildiği gibi yaşlanan cildin yenilenmesi ve yağ ile dolgu yapılırken yağın zenginleştirilmesi gibi estetik amaçlarla da kullanılmaktadır.

 

Kök hücre, farklı hücre tiplerine dönüşebilen ve daha fazla kök hücre üretmek için kendini yenileme yeteneğine sahip olan hücrelerdir Kök hücreler onarım yeteneği yüksek, akıllı hücrelerdir. Bu hücreler doğru bir tedavi planı içerisinde cerrahi becerilerle bir arada kullanılırlarsa doku onarımında, yüz ve beden gençleştirmede de başarılı sonuçlar elde etmeye yardımları olur. Bir estetik cerrahın bakış açısı olmadan, yüz ve bedenin gereksinimlerini, zayıf noktalarını ve stratejik alanları göz önünde bulundurulmadan kök hücre enjeksiyonu yapıldığında yüzde denge ve oran sorunları yanında doğallıkta zarar görür.

Bugün için hücre tedavilerinde ancak kişinin kendi hücrelerinin kullanılmasına müsaade edilmektedir.

Kök hücreler uygulama yapılan bölgeye çabucak adapte olup dokuda eksik olan hücrelere dönüşerek yerleştirildiği bölgelerde olan eksiklikleri gidererek dokuyu yenilemeye başlarlar. İşlem yapılan bölgede kan dolaşımı artar, enflamatuar süreç azalır.

Laboratuvar koşullarında kök hücre üretmenin farklı yolları olsa da laboratuvarda üretilen kök hücrelerin klinik olarak kullanılması yasaktır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı kök hücre tedavisi yapılacak her hasta için bireysel başvuru yapılarak izin talep edilmesini şart koşmuştur. Sağlık Bakanlığı laboratuvar koşullarında hazırlanan kök hücrelerin ancak hayati riski olan hastalarda kullanılmasına müsaade etmektedir. Hali hazırda estetik işlemler için laboratuvar koşullarında hazırlanan kök hücrelerin kullanılmasına müsaade edilmemektedir.

 

Bugün için kök hücreler ile yapılan tüm uygulamalar hastaların dokularından (kemik iliği veya yağ dokusundan) kök hücrelerin izole edilip konsantre edilmesini takiben hücreler üzerinde hiçbir işlem yapılmadan tekrar kişinin kendisine nakledilmesi esasına dayanmaktadır.

Yağ dokusu, içerisinde yağ hücrelerinin yanı sıra rejenerasyon potansiyeli olan kök hücreleri, yeni damar oluşumunu hızlandıran hücreleri (perisitleri), tüm bu hücrelerin tutunmasını sağlayacak bağ dokusu elemanlarını ve bağ dokusunu üreten hücreleri (fibroblastları) bulundurur. Hastadan alınan yağ dokusu içerisindeki yağ hücreleri laboratuvar koşullarında diğer hücrelerden ayrıldığında geride kalan diğer tüm hücreler ve bağ dokusu elemanları vücudun iyileşme kapasitesini arttıran bir kokteyl halini alır. Bu hücre kokteyli iyileşmeyen yaraların çevresine uygulandığında yara iyileşmesini hızlandırırken kozmetik amaçlar ile yüz, boyun, el gibi bölgelere uygulandığında cilt yenilenmesini hızlandırıp deri kalitesini arttırır.

Dolgu amacı ile kullanılan maddelerin pek çoğu bir süre sonra emilip etkisini kaybeder. Kalıcı dolgular ise yaşlanma ile oluşan değişikliklere adapte olamadıkları için ilk uygulandıkları zaman güzel dursalar da zaman içerisinde abes gözükmeye başlayabilirler. Dolgu amacı ile kullanılan yağ, konulduğu ortama adapte olup hastanın kilo değişikliklerine ve yaşlanma ile gelen değişikliklere uyum gösterdiği için diğer kalıcı dolgu maddelerine göre üstündür. Dolgu amacı ile uygulanacak yağın yine yağ dokusunda elde edilen hücre kokteyli ile karıştırılması sonrası konulduğu ortamda daha yüksek oranda tutunduğu ve yaşamsallığını devam ettirdiği gösterilmiştir. Hücre kokteyli ile zenginleştirilmiş yağın sadece dolgu etkisi bulunmuyor. Aynı zamanda uygulandığı alanda rejenerasyonu arttırarak dolgu etkisinin ötesinde beklenenden daha olumlu etki yaratıyor. Hücre kokteyli ile zenginleştirilmiş yağ, uygulanan alanın üzerindeki ciltte kalite olarak artış, kırışıklıklarda azalma gözlemleniyor.

Öncelikle hastadan 300-400 ml kadar yağ alınıyor. Steril koşullarda laboratuvara gönderilerek işleme tabi tutulan yağ dokusundaki yağ hücreleri enzimatik işlemler ile kalan hücrelerden ayrılıyor ve yıkanıp santrifüj edilerek ortamdan uzaklaştırılıyor.  hücre kokteyli elde ediliyor. Geride kök hücreler, yeni damar oluşumunu hızlandıran hücreler (perisitler), bağ dokusunu üreten hücreleri (fibroblastları) ve tüm bu hücrelerin tutunmasını sağlayacak bağ dokusu elemanlarını içeren kokteyl kalıyor.

 

Hastanın neresinden yağ alınacağına mevcut durumuna bakılarak karar verilir. Hastanın hangi bölgesinde fazlalık yağ var ise öncelikle olarak o bölgeden yağ alınması uygun olur.

Hazırlanan hücre kokteyli sağaltım yapılacak bölgeye az az enjekte edilerek uygulanabilir. Ancak daha yaygın uygulama hazırlanan hücre kokteylinin dolgu amacı ile kullanılacak yağa eklenerek bu yağdaki rejeneratif hücrelerin miktarı oransal olarak arttırılmasını takiben zenginleştirilmiş yağın uygulanmasıdır.

 

Kök hücreler ile zenginleştirilen yağ kullanıldığında hem uygulanan yağın önemli bir kısmının uygulandığı alanda yaşama sansı artar, hem de hem de yağın uygulandığı bölgede doku iyileşmesi (doku rejenerasyonu) hızlanarak bu bölgede hızlı sağaltım sağlanır.

  • Meme yapımında protezin yerini alabilir. Memesi alınan hastaların meme yapımı için yağ enjekte edilecek durumlarda hücre kokteyli ile zenginleştirilmiş yağ kullanılmaya başlandı. Henüz gelişme aşamasında olsa da tekrarlayan seanslarda uygulanacak yağ dolgusu ile oluşturulacak memenin, silikon meme protezlerine alternatif bir tedavi şekli olacağı düşünülüyor.
  • Cilt gençleştirmede etkili. Yaşlanmaya bağlı yüzde hacim kaybı olan hastalara hücre kokteyli ile zenginleştirilmiş yağ uygulandığında erken dönemde hacim etkisi ile hızlı bir düzelme gözlemleniyor. Ancak asıl fayda işlem sonrası üzerinden zaman geçtiğinde hücre kokteyli içerisindeki kök hücrelerin rejeneratif etkisine bağlı gelişiyor. Ciltte gençleşme, kırışıklıklarda azalma, cilt kalitesinde olumlu yönde değişiklikler (pigmentasyonlarda ve yara izlerinde azalma) gözlemleniyor.
  • Yaşlanmanın izlerini ellerden siliyor. Yaşlanmanın bulgularından önemli bir kısmı da ellerdeki cilt değişikliği. Özellikle ellerin üzerindeki cilt inceliyor, içerdiği yağ miktarı azalıyor, kırışıklıklar gelişiyor ve pigmentasyon artışı (renk değişiklikleri) gözlemleniyor. Elin üzerindeki cilt altına çok sayıda noktadan azar azar yağ enjeksiyonları yapılarak azalan hacim kaybı yerine konurken ağın içerisindeki rejeneratif hücreler sayesindeki yaşlanan cildinde kalitesinde artış, kırışıklıklarda azalma ve koyu renk değişiklerinde azalma sağlanabiliyor.
  • Yara tedavilerinde başarılı sonuçlar elde ediliyor. Artık yağ dokusundan elde edilen, içerisinde yüksek oranda kök hücrelerin de olduğu bilinen hücre kokteyli kullanılarak, kapatılması çok zor olan açık yaraların tedavisi başarı ile gerçekleştiriliyor. Şeker hastalarının kapanmayan yaralarında, dolaşım sorunu olan bölgelerdeki yaraların kapatılmasında, hatta radyoterapi tedavisi sırasında nadiren de olsa hastaların cildinde oluşan yaraların tedavilerinde yağ dokusundan elde edilen hücre kokteyli ile başarılı sonuçlar elde ediliyor.
  • Yara izlerinin azaltılması: Kök hücre içeren kokteyl uygulanmasını takiben yanık izlerinde ve hipertrofik skarlarda klinik düzelme, sertlikte yumuşama, kaşıntı ve ağrı gibi şikayetlerde azalma gözlenir.

‘Kök hücre ile yüz germe’ terimi yaşlanmaya bağlı yüzünde hacim kaybı olup bunun yerine konulması işlemi için yüze yağ grefti uygulanması için doğru bir tabir değil. Her ne kadar yaşlanma ile birlikte yüzdeki hacim kayıplarının ve sarkmanın aynı anda düzeltilebilmesi için yüz germe işlemleri ile beraber uygulanabilse de yüze hastanın kendi yağının enjekte edildiği yağ transferi işlemini yüz germe olarak tanımlamak doğru bir yaklaşım olmaz.

 

Yağ greftlemesi, otolog yağ transferi, yağ enjeksiyonu gibi farklı isimlerle anılan işlem hastanın karın yada farklı bir bölgesinden alınan kendi yağının mikrokanüller kullanılarak yüze hacim kazandırmak amacı ile yine hastanın yüzüne uygulanmasıdır. Yüze hacim kazandırmak amacıyla uygulanan sentetik dolgular gibi uygulanan kişinin kendi yağı tüm bu sentetik dolgulardan daha iyidir. Daha uzun süre dayanır ve uygulamaya bağlı yan etkisi oluşturmaz.

Eğer yaşlanma ile beraber yüzde oluşan hacim kaybı temel sorun ise yağ grefti uygulaması tek başına da yüz gençleştirme için kullanılabilir. Ancak hastaların önemli bir kısmında yer çekiminin etkisiyle özellikle boyunda ve alt çenede oluşan sarkma ve yüzde hacim kaybı bir arada geliştiklerinden genelde ileri yaş grubunda her iki yöntemi bir arada kullanmayı tercih etmekteyiz. Bu sebeple yağ greftlemesi ve yüz germe yöntemleri modern estetik cerrahide birbirlerini tamamlayıcı yöntemler olarak kullanılmaktadır.

Yüze yağ grefti uygulamaları yüzün yaşlanma ile kaybettiği hacmi yerine koyarak genç bir görünüm sağlasa da bu uygulamanın yapıldığı hastaların zaman içerisindeki takiplerinde elde edilen estetik kazancın bundan daha fazla olduğu ortaya çıktı. Uygulama sonrasında diğer yöntemlerin çözemediği, yaşlanan yüzün üçüncü komponenti olan cildin yaşlanmasına bağlı etkiler de azalma gözlendi. Kuruyan, su içeriği azalan ve mikro kırışıklıklar gelişen ciltte yağ enjeksiyonunu takip eden aylar içerisinde rejenerasyon olmakta, cilt kalitesi artmaktadır. Yapılan araştırmalar yağ dokusunun içerisinde yüksek miktarda erişkin tipi kök hücre olduğu gösterilmiştir. Bugün artık bu hücrelerin yağ grefti uygulamaları sonrası oluşan geç dönem düzelmeyi sağladığı bilinmekte.

 

Gelişen teknoloji sayesinde artık hastalardan önce yüksek hacimde yağ alınıp içerisindeki kök hücrelere izole edilmekte, elde edilen kök hücreler yüze uygulanacak yağın içerisine katılarak kök hücre ile zenginleştirilmiş yağ grefti uygulaması yapılabilmektedir. B sayede hem yüze uygulanan yağ greftinde daha az erime dolayısı ile hacim kaybı olmakta, hem de geç dönem rejeneratif etki daha belirgin ve güçlü olmaktadır.

Bu işlemler birbirlerinin yerine kullanılmayıp yaşlanma sürecine bağlı yüzde oluşan farklı değişikliklerin (yüzün sarkması, hacim kaybetmesi ve cilt yaşlanması) her birine yönelik ayrı tedavi seçenekleridir. Bu sebeple hastanın durumu değerlendirilerek en belirgin sorun ne ise ona yönelik tedavi uygulamak hasta için en iyi sonucu yaratacaktır. Bazı hastalarda ise optimum sonuç ancak birden fazla yöntemin bir arada uygulanması ile elde edilebilmektedir.

Genç bir yüzde kaşlar, şakaklar, yanaklar ve dudaklar daha dolgun ve belirgindir. Bu dolgun görünüm kişi yaşlandıkça azalır, yüz kemikleri ve kan damarları daha belirgin görünmeye başlar. Yüzde kırıklıklar ve çukurlaşmalar başlar. İşte bu kritik bölgelere uygulanacak yağ transplantasyonu ile yaşlanma ile azalan yumuşak doku hacmi yeniden sağlanarak genç görünüm yeniden sağlanabilir. Uygulanan yağ transplantasyonu ile azalan hacim yerine konulurken zaman içerisinde ortama adapte olan kök hücreler vücut tarafından üretimi azalan kollajen elastin gibi derinin yapı taşı olan bağ dokusu üretimini arttırır ve cilt hücrelerinin kendilerini yenilemelerine yardımcı olur. Bu sayede ciltte hücresel düzeyde rejenerasyon devam ederek uygulama yapılan kişinin cilt kalitesi de artar.

Diğer dolgu uygulamalarının aksine yağ grefti uygulamalarında kişinin kendi yağı kullanıldığından her hangi bir alerjik veya enflamatuar sorun yaşanması asla beklenmez.

 

Her cerrahi işlemden sonra olabileceği gibi bu işlemlerden sonra da yağ alınan veya uygulanan bölgede minimal de olsa ağrı, morarma, geçici süre ödem (şişlik oluşması) gibi yan etkiler oluşabilir. Ayrıca çok nadiren de olsa işlem yapılan yerde yara enfeksiyon gelişme riski de mevcuttur.

 

Estetik amaçlı yağ grefti uygulamalarının en önemli sorunu işlemden sonra ne kadar yağın eriyip ne kadarının kalıcı olacağının önceden ön görülememesidir. Uygulanan yağın emilme miktarının her yerde eşit olmadığı durumlarda ise uygulama sonrasında bazen iki taraf arasında minimal asimetri gelişmesi ya da uygulanan alanda düzensizlik olması gözlenebilir. Hastaların bünyesel faktörleri, genetik yapıları, sigara içip içmemeleri gibi pek çok faktör bu süreci etkilese de kök hücre ile zenginleştirilmiş yağ grefti uygulamalarında uygulama sonrası yağın abzorbe olması (erimesi) çok azalmıştır. Ayrıca artan cerrahi tecrübe ile yağın özel kanüller ile alınması, uygulama öncesi kandan ve diğer doku artıklarından yıkanarak saflaştırılması ve mikrokanüller ile uygulama alanına kontrollü şekilde yerleştirilmesi ile yağın emilmesine bağlı sorunlara çok sık rastlanılmaz olmuştur.